Aylardır açamadık şu bloğu.. Kısmet bu güneymiş.. 🙂 Takip edin bakalım becerebiliyormuyum.:)
Yazmayı severim ben… Mektup yazardık biz eskiden.. Bildiğiniz kalemle kağıda.. 🙂 İlk mektubumu babama yazmıştım.. Askerdi babam.. Hala saklarım o mektubu.. Alıştım zamanla.. Çok severdim birileriyle mektuplaşmayı. Daha da güzeli, çocukluğumuzda günlük yazmak modaydı. Neredeyse bütün arkadaşlarımın günlüğü vardı.. Doğal olarak benim de.. 🙂 Sanırım ben biraz farklıydım günlük yazma konusunda.. Günlük olanı biteni yazmanın yanısıra, dertleşirdim günlüğümle.. Kimse okumasın diye sürekli yerini değiştirerek saklardım..
Yaş ilerledikçe günlüklerden uzaklaştım.. Uzun yazılar yazmaya başladım.. Yaşadığım olayları, isteklerimi, arzularımı, özlemlerimi… Zamanla yazdıklarımda bir stil olduğunu farkettim.. Kısa hikayeler yazmaya başladım.. Sonra uzun hikayeler.. Yazarak rahatlayan insanlardanım aslında.. Nerede koptu olay.. Ne zaman vazgeçtim yazmaktan, farkında değilim.. Sanırım okul sonrası iş güç..Yaş aldıkça farklı duygular, farklı hobiler geliştiriyor insan..
Bir kaç sene önce Barışı kaybettiğimde yazmıştım sayfalarca… Ama cidden sayfalarca… Birde Bilgini kaybettiğimde… Sonra yine unuttum yazmayı..
Uzun bir zaman önce kızkardeşim blog sayfası açtı. Yazılarını takip ediyordum.. Bir kaç ay önce hadi abla sanada açalım sayfa yeniden yazmaya başla dedi… Bir türlü kısmet olmadı… Nasıl başlamıştık? Kısmet bu güneymiş… 🙂
Rastgele bana ve teşekkürler size…
Sevgiyle kalın…